Tüm kadın giyim fırsatları için tıklayın !

27 Ağustos 2012 Pazartesi

NANE FERAHLIĞI!

   Nane yeşili bu sezon oldukça moda ve önümüzdeki sezonda vitrinlerde sıkça karşımıza çıkacak  renklerden... Ağustos ayının sonu yaza veda olarak kabul edilse de güzel ülkem için bu pekte doğru bir tabir değil. Nede olsa bizler eylül-ekim aylarında da güneşin sıcaklığından  faydalanabiliyoruz öyle değil mi? Bu nedenle ben hızımı hiç azaltmadan yazlık kombinlerime devam ediyorum kış biraz daha bekleyebilir. Bu nedenle nane yeşilini esas olarak alıp farklı renklerle nasıl kombinlenebileceğini sizlere anlatmayı kendime bir borç bilirim. Aslında pekte zor bir renk olduğu söylenemez. Zıt renkleri bir arada kullanmak bir trend haline geldiğinden beri işimiz oldukça kolaylaştı. Trendlere yön verenler varolsun sağolsun :) Eveeeeett gelelim kombinlerimize...      



Spor giyinmeyi sevenler ama şıklığından ödün vermeyenlere güzel haber ; zımba trendi sayesinde artık çok daha süslü püslü parçalar bulabileceksiniz. Ben bu trendi çok sevdim çünkü rahatlıktan  ödün vermeden şık olabilmek biz kadınlar  için paha biçilemez bir nimet... Nane yeşili zımba detaylı şortun üzerine geniş kesimli bir tshirt seçtim. 80`ler ve 90`ların vazgeçilmezlerinden olan Timberland`ler geri döndü üstelik artık çok daha modern ve renkliler şort ile aynı renk olan bu ayakkabıları hem tshirte hemde şorta çok yakıştırdım. Gene zımbalardan yapılmış gümüş bir bileklik ve 80`lerin vazgeçilmezi olan Wayfarer gözlükler ile kombini tamamladım.



Bu kombinim biraz daha renkli  ve yazın enerjisini yansıtıyor diyebilirim. Nane yeşilini canlı renklerle kombinlemek hiçte zor değil çünkü daha öncede bahsettiğim gibi zıt renkleri yada pek çok canlı rengi bir arada kullanmak çok moda... Bu kombindeki kilit parça yüksek bel, desenli şort kullandığımız her bir parça ile uyum sağlayarak işimizi kolaylaştırıyor. Üzerine şifon nane yeşili bir gömlek ve bu sezonun bir başka trendi neon pembe kolye... İkisi de şortla çok uyum sağlıyor. Babetler ise bir başka kilit parça! Hem gömlek hem  kolye hemde şortla uyum sağlıyor ayrıca seçtiğim pudra pembesi kutu çanta ile de takımlanıyor. Eğer bu renkten hoşlandıysanız cesur davranmaktan risk almaktan korkmayın yazın çoşkusunu kaybetmeden sonbahara harika bir giriş yapın. Umarım kombinler hoşunuza gitmiştir, yorumlarınızı bekliyorum. Sevgiler ;)

15 Ağustos 2012 Çarşamba

''ILKLERİN TASARIMCISI'' : DENİZ KAPROL


Deniz Kaprol; kariyeri başarılarla dolu bir tasarımcı... Kadın giyim tasarımı üzerine eğitim almak için gittiği New York ta okurken herzaman ilgi duyduğu takı tasarımı üzerine de dersler almış. ABD deki ünlü firmalarda çalışarak kariyerine neredeyse zirvede başlamış. Pek çok firmada tasarımcı ve marka yöneticisi olarak görev alırken, ünlü dergilerde moda editörlüğü yaparak yayıncılık alanındaki iddiasını da ortaya koymuş. Kendisi  Moda Tasarımcıları Derneği  Yönetim Kurulu Üyesi ve pek çok genç tasarımcının moda dünyasına kazandırıldığı yarışmalarda jüri üyeliği yapıyor. Aynı zamanda Istanbul Teknik Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak genç tasarımcıların yetiştirilmesine katkıda bulunuyor. 2004 yılında ''dkaprol'' isimli markasını kuran Deniz Kaprol; Türkiye'de takı ve aksesuar alanında markalaşan ilk Türk tasarımcı oldu. Markasında değerli taşlar ile 925 ayar gümüşü ilk defa buluşturan tasarımcı, Istanbul Fashion Week Şubat 2011 de ''fallen angels'' konsepti ile Türkiye'deki ilk takı tasarımı defilesini gerçekleştirmiş oldu. Yani kendisi için 'Ilklerin Tasarımcısı''dersek hiçte abartmış sayılmayız. Yurtdışındaki sergilere tasarımları ile katkıda bulunan başarılı tasarımcı aynı zamanda sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak yer alıyor. Zen Pırlanta için tasarladığı Marilyn Monroe koleksiyonu ile adından sıkça söz ettiren Kaprol ile yeni taşındığı atölyesinde keyifli bir röportaj gerçekleştirdim. Kendisi bir yandan Istanbul Fashion Week e hazırlanırken bir yandan da Paris ve Miami Fashion Week den davet almış olmanın heyecanını taşıyordu.


Tasarımcı olmaya ne zaman karar verdiniz?
Ben tasarım ve modanın içinde olduğum bir ailede doğdum. Sanatla ilgili bir şeylerle  uğraşacağım kesindi. Genlerden dolayı diyorum aslında ama bunu ne olduğunu birazda aile belirliyor diyebilirim. Babam  kumaş tasarımcı bu alanda oldukça eski 50-60 yıldır bu işi yapıyor. Dolayısıyla çocukluğum kumaşlar,iplikler,renkler arasında geçti. Yaratma güdüsü her zaman içimde vardı diyebilirim. Bu güdünün tasarıma dönüşmesi açıkçası biraz zamanla oldu. Özellikle üniversitede şekillendi diyebilirim. Üniversiteye hazır giyim tasarımı üzerine eğitim almak için gittim. Ama ben bir tasarımcının malzemeye ve üretim tekniğine hakim olduğu sürece herşeyi tasarlayabileceğine inanıyorum. Ben moda tasarım okurken objelere olan ilgimi fark ettim. Kumaşı ve üretim tekniğini pek sevemedim. Okulu bitirdikten sonra objelere yöneldim. Objelerden de mücevher tasarımı çok ilgimi çekti.
Kaynak olarak sizi besleyen şeyler var mı?
Benim içinde her zaman birşeyler anlatmak insanlara sunmak isteği vardı. Kaynak olarak beni besleyen çok fazla şey var film,sahne sanatları,tiyatro gibi... Bunları izlerken herhalde bir süzgeç var ve o süzgeçten birşeyler bilinçaltına atılıyor. Onlar bilinç altımda biriktiği zamanda bunu sunmak istiyorum ve açıkçası sunmadığım zamanda rahat edemiyorum. Şuanda bir defile hazırlığı içerisindeyim ve biliyorum ki bu defileyi yapmazsam geceleri rahat uyuyamayacağım. Bende biriken şeyleri bir şekilde ortaya koyamadığım zaman nefes alamadığımı hissediyorum diyebilirim. Bu nedenle kendimi en iyi mücevher tasarımıyla ifade edebildiğimi düşünüyorum.



Sizce iyi bir tasarımcı olmanın ölçütü var mıdır? 
Bana göre iyi ve kötü tasarımcı olunmaz ama tasarımcı olunur. Tasarımcı olma kriterleri var mı diye sorarsanız; evet var. Tasarımcı olmayan farklı mesleklerle uğraşan kişiler bizi çoğu zaman insanüstü varlıklar olarak görüyorlar ama öyle değiliz. Evet belki soyut ve gerçeküstü düşünüyoruz. Ama bu yaptığımız ortaya koyduğumuz şeylerin soyut yada gerçek üstü olduğu anlamına gelmiyor. Tasarımcı olmak için mutlaka özgün olmak gerekiyor. Birşeylerden etkilenmek yada birebir kopyalamak bence dünyadaki en büyük trajedi... Sanatçı olduğunu söyleyip başkasının işleri ile yola çıkmak, kendini kandırıyor olmak en kötüsü zaten... Dolayısıyla iyi ve kötü tasarımcı olmaz, tasarımcı olunur bunun içinde en büyük kriter; kesinlikle özgün olmaktır. Zaten özgün olan insan yaratıcıdır. İnsanın bütün DNA sı, genleri kendisine özgü;  hiçbir insan bir başkasıyla aynı değil dolayısıyla insan kendi içindekini ortaya koyarsa başkasını taklit etmesi mümkün değil. Bunun dışında üniversite eğitiminin de gerekli olduğuna inanıyorum. Eğitim almadan çok başarılı olan isimlerde var mesela Donna Karan okulunu yarım bırakıp sonradan diplomasını almış ama yinede iki yıl okula gitmiş. Çünkü eğitim sizin soyut olarak hayal ettiğiniz birşeyi somuta indirgeyip bunu daha ticari birşeye dönüştürmenize yardımcı oluyor. Dünyadaki en önemli şey iletişim. Eğitimde işte tam olarak bunu öğretiyor. ''İnsanlarla hissettiğiniz birşeyin orantısıyla nasıl iletişim kurulur?'' Eğitimden sonrada kesinlikle çok iyi bir araştırmacı olması gerekiyor.
Her tasarımcının bir hedef kitlesi olması gerektiğine inanıyor musunuz? Sizin böyle bir hedef kitleniz var mı?
Evet bence her tasarımcının bir hedef kitlesi olması lazım ama hedef kitlesi birazda yanlış bir sözcük... Çünkü yanlış anlaşılmaya çok müsait sanki benim belirli bir hedef kitlem var ve geriye kalanlar umurumda değil gibi... Siz zaten spesifik ve demografik olarak kendi tüketicinizi hedeflediğiniz zaman o kitle kendiliğinden oluşuyor ve oluşmakta zorunda. Bir tasarımcı olarak ortaya koyduğunuz eseri kendiniz dışındaki tüm insanlar için  ortaya koyuyorsunuz. Diğer insanların bunu algılayış şekli zaten sizin hedef kitlenizi doğal bir süreç olarak ortaya koyuyor. Ben belirli bir yaş aralığı benim hedef kitlem diyemem. Çünkü o zaman çok dar düşünmüş olurum.
Türkiye de takı tasarımının öncülerinden birisiniz. Şuanda bu alanda ilerleyen pek çok yeni isim var. Sektörün bu alanda gerçek anlamda geliştiğini düşünüyor musunuz?
Evet ve bana bu tarz sorular geldiğinde çokta memnun oluyorum. Bence bu muhteşem birşey çünkü rekabet olması gerekiyor. Rekabet olduğu için sektör gelişmeye başladı. Bu rekabet doğrultusunda yeterli donanıma sahip olmayan sahip olmayan fakat çok iyi pazarlama taktiklerine sahip olanlar var. Bu biraz üzücü ama yinede ayırt edenler ayırt edebiliyor. Ama çok iyi isimlerde var. Onlar ve yeni yetişen kuşak sayesinde sektöre yeniliklerde gelmeye başladı. Önceden mücevher tasarımı Müslüman,Musevi ve Ermeni ustaların geliştirdiği birşeydi ve altın ağırlıklıydı. Son 6-7 yıldır tasarıma önem verilmeye başlandı. Ben takı tasarımına moda ve trendin de dahil olduğunu yıllarca dile getirdim. Artık günümüzde takı ve mücevherde senede iki koleksiyon çıkarılmaya başlandı. Bu da çok güzel birşey. Dolayısıyla sektör gelişiyor fakat oldukça da kapalı bir sektör. Sermaye ve makina olarak güçlü olsa da eğitimli kişi sayısı çok az. Makineleri kullanacak kişi sayısı ve tasarımcı az. Eğer bu iki noktaya eğilirlerse çok daha iyi duruma geleceğini düşünüyorum.


İstanbul Fashion Week de her yıl aktif olarak yer alıyorsunuz. İstanbul sizce moda anlamında Newyork, Milano, Paris gibi şehirler ile boy ölçüsecek duruma geldi mi?
İstanbul`un başka şehirlerle boy ölçüşmesi gerektiğini düşünmek bence çok yanlış. İstanbul zaten tarihi açıdan bakarsak çok eski bir kültüre sahip. Batı ve doğunun harmanlandığı bir şehir. Jean Paul Guiltier bile ekibini toplayıp Kapalı Çarşıyı gezip birkaç gün kalıp gitmiş. Bunun gibi pek çok örnek var. Pek çok tasarımcı İstanbul`a ilham almak için geliyor. İstanbul olduğu şekliyle çok güzel bir şehir. Sadece bir şekilde boy ölçüşme anlamında değerlendirebiliriz; tekniği... Bu tür organizasyonların pazarlanmasında bir takım alt yapı teknikleri var. Bizim eksik olduğumuz kısım bu. Yeterince cevhere sahibiz, yaratıcı güç, insan gücü gibi... Biraz pazarlama, organizasyon alanında öğrenmemiz gereken şeyler var. Fashion Week te öğrenmeye başladık aslında ama henüz yeterli düzeyde değil. Eğer bu açığı kapatırsak boy ölçüşmeyi bırakın Dünyanın en önemli beş moda merkezinden biri olacaktır.
Genel olarak çizgilerinizi nasıl tanımlarsınız?
Benim iki farklı hazırladığım koleksiyon var bunu her zaman belirtiyorum. Birincisi benim kişisel koleksiyonlarım defileler ile tanıttığım. Diğerleri ise Zen Pırlanta yada Caracas gibi sektörün önde gelen firmalarına hazırladığım ticari koleksiyonlarım. Kendi kişisel tarzımı avangard olarak nitelendirebilirim. Firmalara hazırladığım koleksiyonlar ise satış hedefiyle oluşturan ama içinde kesinlikle yaratıcılık ve tasarım barındıran koleksiyonlardır.






''Tasarımcıların hayallerinin sonu yoktur.'' diye bir söz duymuştum. Sizin gelebileceğim son nokta budur dediğiniz bir yer var mı?
Yok çünkü bitmiyor. Hayallerimin sonu gelmiyor hatta şunu söyleyebilirim benim için her gün yeni bir hayal demek...
Sizin için çeşitli forumlarda yapılan yorumlarda tasarım ve fiyat dengesini en iyi tutturan tasarımcı deniliyor. Bu konuda takdir edilen bir tasarımcı olarak sektörde bu konuda adaletli bir tutum olduğunu düşünüyor musunuz?
Beni aslında bu durumdan dolayı eleştirenlerde var. Ben hissettikleri çok kolay bir şekilde tasarıma dökebiliyorum. Bu nedenle tasarımlarımın çok uçuk fiyatlarda sunulması gerektiğini düşünmüyorum. Belkide benim bu tutumun yanlış olabilir çünkü orada ki esas değer tasarım değeri ve bu değeri baz aldığınızda çok çok yüksek olması gerekiyor. Ben malzemenin , işçiliğin maliyetini düşünerek üzerine marka ve tasarım değerini de ekleyerek elimden geldiğince adil olmaya çalışıyorum.



Taşlı Küpe - DENİZ KAPROL
Pek çok yarışmada jüri üyeliği yapıyorsunuz. Genç tasarımcıları nasıl buluyorsunuz onlara önerileriniz var mı?
Gerçek anlamda eğitim gerektiğini düşünüyorum. Akademik anlamda baktığınızda çok iyi okullarda eğitim alsalarda aslında okullarda çocukları özgür bırakmıyorlar. Bireysel farklılıkları ön plana çıkarmak yönünde çocukları geliştirmeleri gerekirken tam tersine sıradanlaştırıp tek tip hale getirmeye çalışıyorlar. Ve bu durumda jüri üyeliği yaptığım yarışmalarda genç tasarımcılarda gördüğüm en büyük eksiklik yaratıcılık ve özgünlük...
Swarovski Küpe - DENİZ KAPROL
Yeni projeleriniz ve katılacağınız etkinlikler var mı?
İstanbul Fashion Week Ekim 2012 ye hazırlanıyoruz. Paris ve Miami Fashion Week den davet aldık. Web sitemizi oluşturduk oradan butik adet olarak  online satış yapmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki sene yurtdışı fuarlarına katılmayı planlıyoruz. Ve benden oldukça fazla talep edilen erkek koleksiyonunu hazırlamayı düşünüyorum.
Calzedon Küpe - DENİZ KAPROL